26 Ağustos 2017 Cumartesi

Kubur




Haydi gözünüz aydın! Bir pencere kenarında canım burnumda. Ne korkması? İçime içime işliyor gitme isteği. Parçalanacak ciğerlerim sigara dumanıyla. Pis kokusunu yayacağım daralmış göğüs kafesime. 

 Haydi aydın olsun gözünüz! Bakışları gözlerimde olmayacak çürük bedenlerin. Sevmek neymiş? Umut ne? Çirkinlik abidesi hislerinizi vermeyin kendinden geçmiş, pörsümüş yaşlı benlerime. Yazık, ne geçmek bilmez bir ergen öfkesiymiş bendeki. Buram buram ölüm kokuyor gençliğim ve geleceğim. 

 Gözünüz kör olmasın emi! Hanginiz enjekte ettiniz bu kadar sevmemeyi. Size yalnızlığımı vereceğimi mi sandınız he? Hiç kimse alamaz bendeki kimsesizliği. Küfür etmeli miyim efendi bir kadın gibi? Soruyorum işte açıkça, bu bir ölüm cümlesi. Mükemmel sanıyorum kendimi sandınız değil mi? Evet bir bok çukurunun en güzeliyim. Mis gibi kokular yayıyorum narin, incinmemiş, gayet sağlıklı genlerinize. 

 Gözünüz güzellikler görsün emi! Sevin, sevilin bedbaht etmesin hiç kimsenin kederi. Ben mi? Kafamı klozete koyup, kafa yapıyorum. Mis gibi dünyalar yaşıyor beynim, bedenim. Tekrara düşüyor hep sözlerim. Ne fark eder ki? Sonsuz bir boşluk bekliyor beni. Tatminsiz bir ukalayım, hepsi bu. 

 Bir gün karşılaşırsak boktan kafa yapmış ruhumla, ısmarlarım leş gibi bir kişiliğin tortusunu. İdare edin. Sona kalan boka kalmış. Hepsi bu.

23.08.2017

7 Mayıs 2017 Pazar

Misafir


Sakin mi durayım? Bir volkan gibi patlayayım mı karşısında kahrımın?

Çıktığım rahme ihanet edip üzerine kezzap döktüm. Neyin intikamı bu bilmem. Bilmek istesem de kimse cevap vermez. Soğuk bir nehre atlamanın zamanıdır şimdi. Tam da şimdi, neyi ne için yaptığımı bilmeden, olduğum şu anda. Yok, hayır. Hiçbir sorusuna cevap veremem suyun. (Zaten çok da sevmem kendisini)

En iyisi bir kayanın üzerine uzanıp güneşin beni eritmesini beklemek. Beklemek? Yok, sevmiyorum beklemeyi. Niye yaptım bunu ben? Kim cevap verecek? Delirtmek mi amacınız beni? Diyorum ki yakmak istiyorum dünyaya, tekme attığım yuvayı.

Kalbini incittim rahmini annemin. Milyonların içinden beni seçmişti halbuki. Yazık, ne büyük hayal kırıklığıdır onunki. Hangi katillerin ruhları sevmiş benim aciz bedenimi. (Girip çıkmak bilmezler nicedir) Bir yolu yok mu yani kendimi affettirmek için ölmenin? Çıksam diyorum sokaklara, bir düğün alayından geçsem. Bir mutluluk kurşunu yok etmez mi? Ya da bir bardağı kırıp, bileğimi kessem kuytu bir barda. Bulup tekrar birleştirirler mi, yaşam ile ölüm arasındaki yeşil çizgiyi?

Anladım çoktan hak ettim ben bu ölememeyi. Yoksa ırzına geçilmiş bir çocuktu annemin rahmi. Hiç hak etmemişti acılarında büyüttüğü bebeğin bir gün onun katili olabileceğini.


09.03.2017

24 Ekim 2015 Cumartesi

Siyah


Kafama vura vura kefen giydi gözlerim. Beyaza düşmanım o günden beri.

Tırnaklarımın içinde faili meçhul deri kalıntıları. Kan tutar beni geceleyin.

Çocuktu seni sevdiğimde kalbim. Kapı eşiklerinde oturmuyorum yas olur diye evim. Yıldızların gücü yeter miydi aydınlatmaya zifiri geceyi? Kim manikürünü yapacak şimdi, failimin bıraktığı izlerin?

Soğuk bir sonbahar gününün sonundayız bütün dünya. Ölmek için pek sıcak bir mevsim var daha. Son soluğunu verirken bir sokak kedisi, katilini aramıyor olacak dili lal olmayanlar. Siyah giyiyor olmalı kediyi ve beni vuranlar.

Bir daha görünce siyah giyimli katilleri, saçlarımı tutacağım.

08.09.2014

29 Eylül 2015 Salı

Veda


Gece yattığım yerden, aynanın karşısında buldum kendimi. Rüyamda ne gördüğümü bilmiyorum. 

Ruhum ve bedenimin birbirinden ayrılmasına tanık oldum. Gözlerimin içine baka baka beni terk etti. Dondum kaldım öylece. Felç geçirmiş ağzım, yamulmuş sağ kulağıma doğru. Ruhsuz bir bedenim var şimdi, her biri bir yere bakan. Ölüm değil bu biliyorum, katlanamıyorlardı birbirlerine nicedir. 

Soğuk bir duşa ihtiyacı olmalı. Koynuna gireceği bir babaya. Dualarını fısıldayıp yamulmuş her yanına derman olacak bir babaya. Ya da bir sigara bassa biri canıma, kendime getirse. Ruhum gelir belki geriye. 

Aynanın karşısındayım. Karanlık oda. Gözlerim büyümüş gitgide. Sevdiğim adam arabesk bir şarkı mırıldanıyor uykusunda. Derimin altına sakladığım hastalıklı cam parçalarını çıkarmanın zamanı geldi mi acaba? Nefesi kuvvetli bir inanan bulup, kendimi okutsam bakteri dolmuş uykulu ağzıyla. 

Ne büyük bir çaresizlik var aynada. Otuz yılı almış bir düşmanlık var et ile ruh arasında. Korkarım bir kazanan olmayacak bu savaşta. Ruh almış başını gitmiş çoktan, anne karnında bir solucana. Değerini bilecektir solucan, beynini delirtmezse sonunda. 

Hadi gel ruhum az kaldı sabaha. Biliyorum yapamazsın gündüz başkalarıyla. Gece oldu mu yine girersin istediğin cana. Öldüğümüzde ikimiz de buluşacağız babamla.  

27.09.2015

26 Eylül 2015 Cumartesi

Yalan



Mevsim sonbahara yaklaşıyor. Yokluk peşini bırakmıyor dünyanın. Döl tutmuyor annelerin çocuk yuvaları. Bir tutsa, sularıyla boğacaklar sokakları. 

Bilinmez yollar düşüyor bugünlerde göğsüme. Cesareti yok gözlerimin gitmeye. Bir sonsuzluk vadetse  diyorum birileri. Tozların arasından çıkıp gelse sevdiğim adam. 

Ölüm bileğimde saklıyor kendini. Dokundukça acıyor yaşama hevesi. Soluksuz bırakacak bir gün beni bu evren. Cesedimin üzerinde tepinecek bütün hıncımla somurduğum bedenler. 

Hiçbirinizi sevmedim ey beyler! Hava çok soğuktu, ısınmaktı bütün gayem.

30.08.2014

22 Eylül 2015 Salı

Çapkın



Ölüm kalbini yoklamış. Bugün duydum bir tanıdıktan.

Yazık lan adam! Ne de güzel sevmezdin hiç bir kadını. 

Cenaze davetiyeni aldım kapımın altından. Sağolsun Azrail getirmiş büyük bir mutlulukla.

Kefenine cep yapmış kadınlar. Ahları da alıp gittin bu diyardan.

01.09.2014


19 Eylül 2015 Cumartesi

Ayaz



Atladım darağacının soğuk ipinden. Boynumda sallanan parmak izleri sıcak hala. 

Koynumdan yılan çıkardım dün gece. Ellerinin üzerinde taşındım celladımın.

Buz gibi şehirler geçti gözlerimden. Bedenini narin sevemedim sevgili erkek. İçtiğim dünyevi haz içkisi hafızamdan sildi nefretimi. 

Bir ayindeydim sen göremedin. Çünkü çok sarhoştun, beni seyredemedin. 

Görseydin bilirdin hiçbir yerinin kesilmediğini, benim seni bir insan gibi sevdiğimi.

02.10.2010